3 TARAFI DUVARLARLA 1 TARAFI DENİZ İLE ÇEVRİLİ ŞEHİR !

Sizden isteğimiz, bu röportajı okumaya başlamadan kendinizi Gazze’deymiş gibi, yazılanları bizzat yaşıyormuş gibi hayal ederek okumanızdır.

🖊️| Şehadet Taş – Mehtap Bulut

Sevgili okur!

Sizden isteğimiz, bu röportajı okumaya başlamadan kendinizi Gazze’deymiş gibi, yazılanları bizzat yaşıyormuş gibi hayal ederek okumanızdır.

Gazze, Akdeniz’in güneydoğusunda, Filistin coğrafyasının güneybatısında bulunan 363km² lik Gazze şeridinin en büyük şehri, Filistin’in Mısır’a açılan kapısı. Akdeniz ikliminin tarım ürünlerinin, bereketli topraklarında yetiştiği tarım şehri. Açık deniz ve kıyı balıkçılığının yapıldığı şehir, Akdeniz ikliminden vazgeçemeyen milyonlarca turistin her yıl tercih ettiği ve yüklü miktarda döviz bıraktığı turizm şehri. Yıllar boyunca ticaret kervanlarına ev sahipliği yapmış günümüzde de yatırımcıların gözbebeği olan ticaret şehri, altyapı ve üstyapı hizmetlerinin gelişmiş olduğu ve halkın refah içinde yaşadığı bayındır bir Filistin şehri…

Tüm bu bahsettiğimiz özelliklerin gerçek olması için gerekli her imkana sahip olan fakat yıllardır işgal devleti tarafından abluka altında tutulan tabiri caizse açık hava hapishanesi olan şehir; Gazze.

Filistin coğrafyasının ilk fatihi, İslam peygamberlerinden Hz. Davud (as.) ile fethedilen Gazze de tıpkı Kudüs gibi halkın yozlaşması, önceliklerinin değişmesi, birliğin bozulması ve diğer çeşitli etkenler sonucu farklı kavimlerin istilasına uğrayarak işgal edilmişti.

634 yılında İslam ordularının fethiyle tekrar müşerreflenen  Gazze’nin, müfessirlerce Kureyş Suresi’nde geçen, ticaret kervanlarının yaz ve kış seferlerinde kışın gittikleri yer olduğundan bahsedilir. Son İslam peygamberi Hz. Muhammed (sav.) ’in büyük dedesi Haşim bin Abdümenaf da bu kervanların birinde bulunmuştur. Kendisi burada vefat etmiş ve kabri de buradadır. Bu sebeple İslam kaynaklarında Gazze’ye Gazzetü Haşim de denilir.

Uzun yıllar İslam devletinin himayesindeki bu bereketli şehre yine işgal uğrar. 1149’da Kudüs Kralı III. Baldwin tarafından şehir işgal edilir. 38 yıl aradan, Hıttin Savaşı’ndan sonra, şehir tekrar hak ettiği huzur ortamına Selahaddin Eyyubi ile kavuşur. Ta ki 1917 yılındaki İngilizlerin işgaline kadar.

1917’de Siyonistlerin para babalarının, sahibinin izni olmadan satın aldığı Müslümanların Gazze’si tarih boyunca yaşanan mücadeleler sonucu çeşitli devletlerin himayesine girdi, işgal edildi fakat hiçbir zaman yakın tarihte yaşanılan kadar büyük bir yıkıma uğramadı ve insanlık suçlarına şahit olmadı.

2006 yılından beri işgalci İsrail tarafından abluka altında tutulan şehrin etrafına duvarlar örüldü, giriş-çıkış yasaklandı. Bütün bunlar yetmezmiş gibi kapatılan bu bölge işgalci İsrail tarafından günlerce süren bombardımanlara tutuldu. Komşu devlet Mısır ile olan bağı kesildi. İşgal devletinin şehrin yanı başına inşa ettiği baraj kapaklarını habersiz açması sonucu tarım arazileri sular altında kaldı. 2010’da Gazze’ye insani yardım taşıyan gemiler uluslararası sularda alıkonularak, 9 aktivist işgalciler tarafından katledildi.

İnsani değerler üzerine kurulan hiçbir oluşum ve devlet, kendinden farklı etnik kökene, inanca sahip bir tek insana dahi bu zulümleri yapmaz. O halde İsrail’in mesnetlerinin insanlıkla uzaktan yakından bir ilişkisi yoktur.

2007-2018 dönemi BM raporuna göre İsrail’in Gazze’yi sürekli kapatması ve askeri operasyonları sonucunda Gazze’ye 10 yılda verdiği zarar 16,7 milyar dolar. Ve bu sadece görünen maddi zarar. Peki ya manevi zararları?

İşgalci İsrail devleti her ne kadar Gazze’de kimse yaşamıyormuşçasına davranırsa davransın oradaki halk bütün kısıtlamalara rağmen tüm zorluklara göğüs gererek yaşam mücadelesi veriyor.

Şimdi, Gazze’de yaşayan, bütün bu insanlık suçlarına şahit olmuş konuğumuz Zaher Elbek ile yaptığımız röportajımızı sizlerle paylaşarak mevzunun derinlerine inmeyi; Gazze’yi, Gazzelileri anlatabilmeyi ve anlayabilmeyi temenni ediyoruz.

Zaher Elbek kimdir, nerelidir ve ne işle meşguldür?

1984’te Gazze’de doğdum. Evli ve dört çocuk babasıyım. Gazeteci ve yazarım. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde doktora eğitimine devam ediyorum. Aynı zamanda Kudüs ve Tarihimiz Derneği(KUTAD) Ankara il Başkanı olarak görev yapmaktayım.

Gazze’de yaşadığınız süreçte katıldığınız bir İntifada (direniş) oldu mu?

Ben 1984’te Kuzey Gazze’de doğdum. 1987 yılında taş İntifadası başladı, bu taş İntifadası 1994 yılında bitti. Dolayısıyla ben çocukken bu intifadaya katıldım. Ben ve bütün Filistinli çocuklar ilkokuldayken dersler bittikten sonra hemen okuldan çıkıp işgalcilere taş atmaya giderdik. Yani o zamanlar okul çantalarımızda kitapların yanında taşlarımız da vardı. Birçok arkadaşın bu intifadada şehit oldu. İkinci katıldığım intifada ise Aksa intifadası, 2000 yılının Eylül ayında başladı. Bu intifadada çok başarılı olduk, direnişimiz güçlüydü. Ben ve 3 arkadaşım otururken işgalciler uçaktan bomba attılar bulunduğumuz yere, ben yaralandım diğer 3 arkadaşım şehit oldu. Bu intifada şöyle başladı; eski işgalci Başbakan Şaron’un(Ariel Şaron) Mescid-i Aksa’yı basması üzerine Kudüslüler Mescid-i Aksa’yı savundular, aynı zamanda bütün Filistin sokaklara döküldü, Gazze’de Batı Şeria’da işgalcilere karşı direndiler. İşgalciler bu intifaya dayanamayarak 2005 yılında Gazze’den kaçtı.

Ailenizden Filistin Davası yolunda şehit verdiniz mi ve şu an işgal hapishanesinde herhangi bir yakınınız veya arkadaşınız var mı?

Benim abim 2012 yılında mücadele ederken, İşgalci İsrail’in roketli bir saldırısı sonucu şehid oldu. Benim abim çok güzel ve cesur bir insandı.

Abinize, arkadaşlarınıza ve diğer tüm şehitlerimize rahmet diliyoruz.

Hocam bir de Gazze’deki abluka bizlere Şi‘bü Ebî Tâlib Muhasarasını hatırlatıyor. Onlar da 3 yıl boyunca boykot altındalardı. Bir kuşatma vardı. Erzak, yardım vs. insanî tüm ihtiyaçlardan mahrum bırakıldılar ve bu yol ile müşrikler Müslümanları bıktırıp davalarından dönmelerini hedeflemişlerdi. Bunun yanında Efendimiz Aleyhisselam’a ve mensup olduğu Haşimoğulları’na ve İslam’ın mensubu Müslümanlara zulmediyorlardı. Bugün bir kıyaslama yaptığımızda Gazze’deki Müslümanlar da gerçekten aynı muhasaraya (ki Gazze 14 yıldır abluka altında) tabi tutulmuşlardır.

Gazze halkında bu zorluklardan dolayı bir yılgınlık söz konusu oluyor mu? Ya da yılmamak için nasıl bir dayanışmanın içindeler, birbirlerine sabırda sebat etmek adına ne gibi telkinlerde bulunuyorlar?

Tabii bu abluka 2006 yılında başladı. Neden bu abluka oldu Gazze’ye, çünkü Filistin halkı seçimde El-Hamas kanadına oy verdi. Bu yüzden işgalci İsrail, Amerika ve bazı Arap rejimler Gazze’deki Filistin halkına bir nevi ceza vermiş oldu,pişman olmaları için. Abluka başlayalı 14 yıl oldu ve Gazze halkı çok zor bir hayat yaşıyor. Abluka esnasında işgalci İsrail ile çok ağır iki savaş yapıldı. Birinci savaş 2009 yılında 23 gün sürdü 1500 şehit verildi. İkinci savaş 2014 yılında 51 gün sürdü 2500 şehit verdik 10 bin de gazi. Önemli olan başka bir husus da bu abluka altında on binlerce ev ve işyeri yıkıldı. Abluka sebebiyle beton, tuğla gibi inşaat malzemelerine ulaşılamıyor Gazze’de, hâlâ savaştan beri binlerce aile evsiz oturuyor. Çünkü evleri yeniden inşa edilemiyor. Ama oradaki insanlar sabrediyor. Gıda ve diğer malzemeler konusunda sabrediyor. Zilleti kabul etmiyorlar ve etmeyecekler de, önemli olan da bu. Tabii korona virüs vakaları da artıyor Gazze’de çünkü abluka altında. İslam Aleminin çoğu buraya yardım etmiyor. Sadece Türkiye ve Katar yardım ediyor. Filistin halkı Türkiye teşekkür ediyor fakat Türkiye’den daha fazlasını bekliyor. Tabii bu konu hakkında daha çok detaylar var fakat uzun olur bunlara değinirsek.

Eminim bu mevzunun derinlerine inmeyi, öğrenmeyi hepimiz çok istiyoruzdur. Umarız uygun bir zamanda tekrar değiniriz bu konuya.

Merak edilen bir diğer soruyu sormak istiyoruz Hocam: Gazzeli birisinin bir günü nasıl geçer ne ile ilgilenir?

Eğitim durumları nasıldır?

Zaman zaman haberlerden takip ediyoruz, hala devam edegelen bir bombardıman söz konusu Gazze’de. Kardeşlerimiz gerçekten o bomba seslerine alışmışlar mı? Ben bunun da bir mücadele olduğunu düşünüyorum. Her ne zorluk görürlerse vazgeçmiyorlar davalarından. Bize kardeşlerimizin bu durumlarından biraz bahseder misiniz?

Her insanın günü değişir tabi ama genel olarak orada yaşayan birçok kişi camilere gider. Bizde camiler bütün namazlarda doludur. Namaz bittikten sonra oturup sohbet ederiz, çalışanlar işlerine gider ve abluka sebebiyle sadece yarım maaş almalarına rağmen çalışırlar. Tarım yapılır, ekilen meyvelerden sebzelerden insanlar yerler. Gazze’de güzel bir şey var sadece akrabalar değil komşular da birbirini sıklıkla ziyaret eder. Bütün zorluklara rağmen nikahlar, düğün şölenleri olur. Öğrenciler okullara ve üniversitelere gider. İşgalci İsrail Gazze’den 2005’te kaçtı fakat saldırılar devam ediyor,  saldırılar olduğunda da insanlar şölenlere katılırmışçasına direnişe katılır, yardım eder. Cenazeler olur, şehitleri yolcularlar hep birlikte.

İnsan fıtraten unutur, acıyı unutur. Bu sebeple de yaşamına devam etmesi kolaylaşır. Fakat içinde bulunduğu insanlık onuruna aykırı her durumu değiştirmek için direnmesi gerektiğini asla unutmaz. Gazzeli kardeşlerimize de sabır, sebat ve dirayet diliyoruz.

Siyasi bir soru da sormak istiyorum izninizle.

Gazze’de ablukanın sebebi tam olarak nedir? Mahmut Abbas yönetimi sonuçta meşru. Neden uçuşlar yok, çıkışlar neden hala Mısır Refah kapısından yapılıyor? Bildiğimiz bir abluka var, ticaret neden engelleniyor? Birleşmiş Milletler’ in Gazze’de okul ve sağlık kuruluşları var. Gazze ve Filistinliler buralarda çalışıyorlar, maaşları da gayet iyi. Birleşmiş Milletler neden orada?

Bunun cevabını bir önceki soruda verdim. Dediğim gibi buna eklenecek birkaç şey olacak olursa Gazze’nin direnişten vazgeçmesini istiyor İsrail ve Amerika, bu da bunlara sebep.

Değerli Hocam, Gazze halkının Hamas’a yönelik şu anki bakışı nasıl?

Gazze’de El-Hamas mensupları çok, hatta çoğu Gazzeli 2006 seçiminde Hamas’ a oy verdi. Tabii ablukadan yorulan insanlar da var. Buna rağmen birçoğu tutuyor El-Hamas’ı. El-Hamas seçimi kazandıktan sonra hükümet kuruldu fakat Gazze’deki abluka sebebiyle çok iyi hizmet veremedi. Çünkü imkân yok. Aynı zamanda yanlış anlaşılmalar oluyor bazı zamanlarda, bu yüzden bu yanlış anlamalar da bir kesimi El-Hamas’a karşı olumsuz etkiledi.

Hocam bir Gazzeli olarak siz daha önce Kudüs’e gittiniz mi? Mescid-i Aksa da namaz kıldınız mı?

Yok maalesef. Ağlayarak ayrıldım çünkü Kudüs genç Filistinlilere yasak. Filistinli olmamıza rağmen, Gazze’den 100 km uzakta olmasına rağmen Kudüs’e gidemedim. En büyük hayalim mescidi Aksa da 2 rekât namaz kılmak. Ama inşallah bu Kudüs’ü fethettikten sonra olacak.

Amin Hocam, biiznillah.

Son olarak, dünyada 2 Milyar Müslüman var zulme izleyici konumunda.

Gazzeliler adına zulme seyirci kalmış 2 Milyar Müslümana ne söylemek istersiniz? Ve Gazzeliler bize haklarını helal ederler mi acaba? Yahut ne yaparsak Filistin davasına karşı görevimizi yerine getirmiş oluruz?

57 Müslüman ülke var, Türkiye ve Katar dahil birkaç müslüman ülke haricinde hiçbirine Filistin halkı özellikle Gazze halkı hakkını helal etmiyor. 2 milyar Müslüman var ama çoğu gerçek Müslüman değil, kimlikte Müslüman bunlardan beklenti yok ama gerçek Müslümanlardan çok şey bekliyor Gazze halkı; Dua, her zaman dua ve insanları bilinçlendirmek için faaliyetler düzenlemek lazım,ön yargıları kırmak lazım. O gerçek Müslümanların hükümetlerine baskı yapmaları gerekir. Manevi, siyasi ve maddi olarak nasıl destek sağlayabilirlerse sağlasınlar. Kim Kudüs’ü ve Gazze’yi ziyaret edebilirse ziyaret etsin orda sadece Filistin halkından alışveriş yapsınlar. Filistin halkı gelen Müslüman kardeşlerini görünce dahi büyük moral depoluyor, yalnız bırakılmadıklarını hissediyor.

Şimdi kalbiniz acıdı değil mi?

Öyleyse bu dava için herkes ne yapabiliyorsa geri durmasın ve üzerine düşeni yapsın. Bu davayı anlatabilen anlatsın, yazabilen yazsın, faaliyet düzenleyebilen faaliyetleri ile fayda sağlasın. Maddi imkânı olanlar rızkını paylaşarak yardım etsin. Hitabeti kuvvetli olanlar bu davayı konuşsun. Her ne şekilde yardım edebiliyorsanız bu davaya o imkânlar ile destek veriniz, destek verelim. Ve unutmayalım ki kutsal topraklar işgal altındayken, Müslümanlar bu sebeple sonu gelmeyen bir zulme maruz bırakılırken biz rahat olamayız, olmamalıyız. Zira yaptıklarımızdan ve yapmaya gücümüz olduğu halde yapmadıklarımızdan Allah’a hesap vereceğimiz gün gelecektir. Allah Teala buyuruyor ki;

‘’O gün insana yaptığı ve yapmadığı her şey hakkında bilgi verilecektir. Artık insan, mazeretlerini sayıp dökse de kendine kendisi tanıktır.’’ (Kıyamet Suresi 13-14-15)

İşte o güne hazırlıklı gidebilmek için bugün bu dava için var gücümüzle yorulmaya gayret edelim.

Exit mobile version