İsrail ile normalleşme Filistin Davasına ihanettir
Fatma Tuncer
Son yıllarda İslam toplumlarının lider ve yöneticilerinin adlarının küresel bir proje olan normalleşme anlaşmaları ile anıldığını görmekteyiz. Bölgeye bir çıban gibi yerleşen ve bir asırdır kadınları, erkekleri, gençleri, çocukları katleden Siyonistler, Müslüman halkların başına getirilen kukla yöneticiler üzerinden yayılma hedeflerini gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Yerli işbirlikçilerle anlaşarak alanlarını genişletme hevesi taşıyan işgalci zihniyet, şu günlerde ne gariptir ki bizim aklımızla, duygularımızla, vicdanımızla alay edercesine bir normalleşmeden bahsediyorlar.
Allah aşkına kiminle normalleşeceğiz? Binlerce çocuğu, kadını, genci katleden, evleri yıkan, ağaçları yakan ve bütün dünyaya şiddet yayan işgalci bir zihniyetle hangi noktada normalleşeceğiz? Fakat olur mu olmaz mı demeyin başta Mısır, Ürdün, Fas, Sudan, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere Müslüman ülkelerin yöneticileri işgalcilerle masaya oturup bu ihanet belgesini imzaladılar.
Müslüman halklar imzalanan bu taslağın Filistin davasına bir ihanet olduğunu ve bu durumun işgalci Siyonistleri daha da cesaretlendireceğini dile getirip tepkilerini ortaya koysalar da kukla yöneticiler kendilerine verilen rolü yerine getirmek için adeta yarışa girdiler. Filistin topraklarını, Mescid-i Aksa’yı işgal eden ve yerli halkı katleden katillerle masaya oturup kol kola pozlar verdiler. Bu durum, Müslüman halklar ile onları yönetenler arasındaki inanç ve bakış farkının ve uyuşmazlığın bir göstergesiydi aslında ve onlar kendilerine ümit bağlayan halkın değil efendilerinin emrine tabi oldular. Dünyaya yön vermeye çalışan şer güçler kendileri ile işbirliği yapabilecek kukla yöneticileri destekliyor ve bu kimseleri istedikleri şekilde yönlendiriyor, kendileriyle işbirliği yapmayanları ise etkisiz hale getiriyorlar.
Mescid-i Aksa ve Filistin esaret altında iken Müslüman yöneticiler normalleşme adı altında hazırlanan bu tuzağa nasıl düşebilirler aklım havsalam almıyor. Kardeşim siz kutsal beldelerinizi işgal eden, kız kardeşlerinizi, oğullarınızı, bebeklerinizi katleden ve şiddeti yayan bir zihniyetle hangi noktada normalleşeceksiniz? Siz bu imzayı atmakla İslam coğrafyasının işgaline ve kardeşlerinizin katline destek sağlamış olmayacak mısınız? Peki, bunu vicdanınıza nasıl kabul ettirebildiniz? Bütün bunlar acı ama gerçek!
İslam toplumlarının liderlerinin küresel/Siyonist/kapitalist zümrelerin avuçlarında nasıl kişiliksizleştirildiğini düşünürken kardeş ülke Azerbaycan’ın da işgalci Siyonistlerle yaptığı ticari bir anlaşmaya dair habere rastladım. İsrail Jerusalem Post gazetesinde Azerbaycan Ekonomi Bakanı ve İsrail Turizm Bakanı’nın katılımı ile gerçekleşen Azerbaycan Ticaret ve Turizm Temsilciği’ne dair bir haber yer almaktaydı. Temsilciliğin açılımında bir konuşma yapan İsrail Turizm Bakanı Yoel Razvozov söz konusu temsilciğin iki ülke arasındaki ortaklığı güçlendirebileceğini, enerji, ilaç, su arıtma, tarım alanında etkin olacağını ifade ediyor ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’e teşekkür ediyordu.
Azerbaycan’la İsrail arasında gelişen ilişkilerin merkezinde ekonomik ve jeopolitik hedefler var kuşkusuz. İsrail’in Azerbaycan’a Ermenistan gerginliğinde arka planda katkı sağlamasının, Azerbaycan’ın zaferi ile sonuçlanan 2020 Karabağ Savaşı’nda ise desteklemesinin Azerbaycan-İsrail ilişkilerinin seyrini etkilediğini görmekteyiz. Nitekim bu süreçle birlikte iki ülke arasında sadece ekonomik değil telekomünikasyon ve savunma alanında da anlaşmalar yapılmış ve ilişkiler geliştirilmişti. Oysa biz şunu biliyoruz ki, İsrail kaşıkla verdiğini kepçe ile alacak bir zihniyete sahiptir ve asıl hedefi bölgeyi kontrol altında tutmak ve daha zengin kaynaklara ulaşabilmektir dolayısıyla yöneticilerimiz aldıkları kararda, vicdanlarının sesini ve halkların taleplerini dikkate almak zorundadırlar.
İşgal edilen Filistin topraklarında şiddet, katliam, sürgün ve soykırım yaşanırken bahanesi ne olursa olsun bu şer ittifakla normalleşmeyi kabullenmemiz mümkün olamaz. Müslüman yöneticiler şartlar ne olursa olsun işgalcilerin yanında değil, mazlum Filistin halkının yanında yer almalı ve Mescid-i Aksa’nın özgürleşmesi için gerektiğinde bedel ödemeyi göze alabilmelidirler. İslam toplumlarının liderleri siyasi duruşlarını gözden geçirmeli ve verdikleri tavizlerin bedelini halkların ödeyeceğini bilmelidirler.
K:Milli Gazete